Usulsüz Tebligat ve Borçlunun İtiraz ve Şikayet Hakkı

usulsüz tebligat, ödeme emri, icra takibi, itiraz, şikayet.

USULSÜZ TEBLİGAT NEDİR?

Tebligat; ilgilisinin hukuksal durumunu etkileyen veya etkileyebilecek yazı ve belgelerin muhataba resmi olarak bildirilmesi işlemine denir. Tebligat,Tebligat Kanunu‘nun 8. maddesine göre, tebliğ konusu; tebliği çıkaran merciin muhataba bildirilmesini istediği evraktır. Örnek vermek gerekirse icra takibinde tebliğin konusu ödeme emri, 103 davetiyesi, kıymet takdiri gibi belgeler olabilir.

Yargıtay’a göre, tebligatın bilgilendirme özelliğinin yanı sıra belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Kısacası tebligat, tebliğ eden ilgiliyi bilgilendirmesinin yanı sıra bilgilendirildiğinin belgelendirmesi niteliğini taşır.

Usulsüz Tebligat ise kanunda öngörülen usullere aykırı olarak yapılan tebligattır. Usulsüz tebligat halinde, tebligat hiç yapılmamış gibi sonuç doğurur. Usulsüz tebliği öğrenen ilgili bu işlemi öğrendiğini beyan ederse tebligat yapılmış sayılır ve öğrendiğini beyan ettiği tarih tebliğ tarihi sayılır. (Tebligat Kanunu madde 32: “(1) Tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. (2) Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.“)

ÖDEME EMRİNİN USULSÜZ TEBLİĞ EDİLMESİ VE İCRAYA İTİRAZ SÜRESİNİN KAÇIRILMASI

Elinde ilam veya ilam niteliğinde belge bulunmayan alacaklı, bir icra müdürlüğüne giderek dilekçeyle yahut tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak takip talebinde bulunur, gereken harç ve masrafları yatırır ise ilgili icra müdürlüğünün yapması gereken şey ödeme emri düzenlemek ve borçluya ödeme emrini tebliğe çıkarmaktır.

Ödeme emrinin tebliğ memuru (posta memuru) vasıtası ile borçluya tebliğ edilmesi sağlanır. Borçlu ödeme emrini tebliğ aldıktan sonra borçlunun 7 gün itiraz hakkı söz konusudur. İtiraz süresi içinde borca itiraz edilirse takip durur. Alacaklı taraf bu itirazı bertaraf etmek üzere elindeki belgelere göre genel mahkemeden itirazın iptalini yahut icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını talep eder. Süresinde itiraz edilmemesi halinde takip kesinleşir ve ödeme süresinde borcun ödenmemesi halinde alacaklı tarafın haciz talebi üzerine borçlunun malvarlığı araştırması yapılır ve hacizler uygulanır.

Tebligatın usulüne uygun olarak yapılması hallerinde bir sorun yoktur. Ancak ödeme emrinin tebliği usule aykırı olarak yapıldığı durumlarında aslında borcu olmayan borçlunun itiraz süresini kaçırması durumunda takip şeklen kesinleşmekte ve devamında borçlunun haberi dahi olmadan alacaklının icra müdürlüğüne yapacağı taleple borçlunun malvarlığına haciz konulabilmekte ve hatta haczedilen mallar satılarak paraya çevrilebilmektedir. Çünkü tebligat şeklen yapılmıştır ve tebliğin usule uygun veya aykırı olduğunun incelenmesi icra müdürlüğünün yetkisinde değildir.

ÇÖZÜM VE İZLENECEK YÖNTEM

Ödeme emrinin usulsüz tebliğ edilmesi ve borçlunun tebligattan itiraz süresi geçtikten sonra haberdar olması durumunda ne yapması gerektiği oldukça karşılaşılan durumlardan biridir. Bu gibi hallerde çoğunlukla İİK 65. maddesinde düzenlenen gecikmiş itiraz müessesine başvuru gibi yanlış yöntemler izlenerek hak kayıpları gündeme gelmektedir. Bu nedenle bir avukat yardımından yararlanmanın  öneminin altını çiziyoruz.

Ödeme emrinin tebliğinin usulsüz yapılması sebebiyle borçlunun tebligatı öğrendiğini beyan ettiği tarihin tebliğ tarihi olacağını olacağından, borçlu yalnızca icra müdürlüğü ilgili dosyasına “tebligatın ‘bu veya şu nedenle’ usulsüz olduğunu, ‘xx/yy/zzzz’ tarihinde icra takibinden haberi olduğunu, bu nedenle itiraz süresinin dolmadığını ve itiraz ettiğini” içerir dilekçeyi vermekte, başkaca herhangi bir işlem yapmamaktadır. Borçlunun yapmış olduğu itirazı icra müdürlüğü süresini kaçırdığı sebebiyle reddeder. Bu ret işlemi hukuka aykırı değildir. Çünkü usulsüz tebliğ iddiası doğru olsa bile icra müdürü söz konusu tebliğin usulsüz yapılıp yapılmadığını inceleyemez. Bu nedenle icra müdürünün vermiş olduğu ret kararına karşı icra mahkemesine usulsüz tebligat şikayet dilekçesi verilerek şikayet yolu izlenilirse bile olumlu sonuç alınamayacaktır.

Nitekim Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 27/02/2012 tarih, 2016/11587 Esas ve 2017/2700 Karar sayılı ilâmı da bu yöndedir: “Tebligatın usulüne uygun yapılıp yapılmadığı hususu, yalnızca ilgilisinin icra mahkemesi nezdinde İİK’nun 16/1. maddesi kapsamında yapacağı şikayet üzerine mahkemece incelenebilir. İcra mahkemesi, açıkça ileri sürülmedikçe tebligat usulsüzlüğünü re’sen nazara alamayacağı gibi, icra dairesi de, tebligatın usulsüz olduğunu belgeleyen icra mahkemesi tarafından verilmiş bir karar getirilmediği sürece, tebligatın usulsüz yapılmış olduğunu kendiliğinden dikkate alamaz.Kararın tam haline ulaşmak için tıklayınız.

Usulsüz tebligat sebebiyle itiraz süresini kaçıran borçlu, hem tebliğden haberdar olduğunu beyan ettiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde hem ilgili gereğince icra müdürlüğünün bulunduğu yer icra hukuk mahkemesine usulsüz tebliğ işlemine karşı İcra ve İflas Kanunu madde 16 gereği usulsüz tebligat şikayet dilekçesi ile şikayette bulunmalıdır, hem de aynı süre içerisinde ilgili icra müdürlüğünde borca veya imzaya itiraz etmelidir.

EMSAL YARGITAY KARARI

T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2017/8016
K. 2018/8367
T. 19.9.2018

DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkikinin alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

KARAR : Alacaklı tarafından, vekalet ücreti alacağına dayalı olarak borçlu aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile ilamsız takipte; borçlunun, usulsüz tebliğ şikayeti ile tebliğ tarihinin öğrenme tarihi olarak düzeltilmesi talebi ve taşkın haciz şikayetiyle icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece; davacının usulsüz tebligat şikayetinin ve takibin iptali talebine yönelik davasının reddine ve taşkın haciz şikayetinin kısmen kabulüne karar verildiği, borçlunun temyizi üzerine Dairemizce; usulsüz tebligat şikayetinin kabulüyle tebliğ tarihinin Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince öğrenme tarihine göre düzeltilmesi ve buna göre borçlunun süresinde olan esasa dair şikayetinin incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulduğu, mahkemece bozma sonrası Yargıtay bozma ilamı dışında kalan hususlarda karar verilmesine yer olmadığına ve davacının usulsüz tebligat şikayetinin kabulüyle tebliğ tarihinin TK’nun 32. maddesine göre 25/01/2016 tarihi olarak düzeltilmesine karar verildiği görülmektedir.

Tebligat Kanunu’nun 32. maddesi gereğince, tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğden haberdar olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilir.

Hukuk Genel Kurulu’nun 05.06.1991 tarih, 1991/12-258, 1991/344 Esas ve Karar sayılı ilamında da açıklandığı üzere; “…usulsüz tebliğ işlemini öğrenen muhatabın, bu tebliği öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde şikayet yolu ile tebligatın usulsüzlüğünü icra mahkemesi önüne getirmesi gereklidir”. Borçlunun bildirdiği öğrenme tarihi esas olup, bu tarihin aksi, karşı tarafça ancak yazılı belge ile ispatlanabilir. Hukuk Genel Kurulunun 12.02.1969 tarih, 1967/172-107 Esas ve Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere, beyan edilen öğrenme tarihinin aksi tanık beyanıyla ispat edilemez.

Somut olayda; 04.11.2015 tarihli haciz sırasında borçlunun hazır olduğu, beyanı alınarak imzasının haciz tutanağına alındığı, dolayısıyla anılan tarih itibariyle borçlunun takibe muttali olduğu ancak şikayet tarihi 03.02.2016 olmasına rağmen, Dairemizce maddi hataya müsteniden, yedi günlük şikayet süresinin geçirildiği dolayısıyla borçlunun şikayetinin reddine kararı verilmesi gerektiğinin dikkate alınmadığı anlaşılmıştır.

O halde mahkemece; yukarda açıklanan sebeplerle öğrenme tarihine göre şikayetin süresinde yapılmadığı dikkate alınarak tebligat usulsüzlüğü şikayetinin ve takibin iptaline yönelik istemin süreden reddine karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından, alacaklının temyiz isteminin kabulüyle kararın bozulması cihetine gidilmiştir.

SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.